Kene tehlikesi geri döndü: En sık tutunduğu bölge bakın neresi çıktı

Kene tehlikesi geri döndü: En sık tutunduğu bölge bakın neresi çıktı
Yaz aylarında artış gösteren keneler, ciddi sağlık risklerini de beraberinde getiriyor. Uzmanlar, özellikle kulak arkası ve diz arkası gibi bölgelerin kontrol edilmesi gerektiği konusunda uyarıyor.

Yaz mevsiminin gelişiyle birlikte kene vakaları yeniden gündeme geldi. Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nuriye Taşdelen Fışgın, kenelerin en çok kulak arkası ve diz arkası gibi cildin ince bölgelerine tutunduğunu belirterek vatandaşları uyardı. Uzmanlar, yeşil alanlara çıkarken alınması gereken önlemlerin hayati öneme sahip olduğunu vurguluyor.

TÜRKİYE’DE YÜZLERCE KENE TÜRÜ VAR

Prof. Dr. Fışgın, Türkiye genelinde 800’ün üzerinde kene türü bulunduğunu, ancak bunların hepsinin hastalık taşıyıcı olmadığını söyledi. Özellikle Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsünü taşıyan kenelerin İç Anadolu'nun kuzeyi, Karadeniz’in iç kesimleri ve Doğu Anadolu’nun bazı bölgelerinde yaygın görüldüğünü kaydetti. Bu tür keneler genellikle nisan ile ekim ayları arasında aktif hale geliyor.

HANGİ HASTALIKLARI TAŞIYORLAR?

Keneler, kan emerek beslenen parazitlerdir ve bazı türleri insanlara hastalık bulaştırabiliyor. Prof. Dr. Fışgın, KKKA’nın yanı sıra Lyme hastalığı, Akdeniz benekli ateşi ve Tularemi gibi ciddi enfeksiyonlara da yol açabileceklerini belirtti.

KKKA TEHLİKESİNE DİKKAT!

2002 yılından bu yana Türkiye'de görülen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin (KKKA), kanama riski yüksek olan viral bir enfeksiyon olduğunu ifade eden Prof. Dr. Fışgın, bulaş yollarını da sıraladı. Enfekte kenelerin ısırması, hayvanların kan ve dokularıyla temas, laboratuvar kazaları ve gebelikte anneden bebeğe geçişin virüsü yayabileceğini belirtti.

KENE ISIRIĞINDA İLK BELİRTİLER

Kene ısırmasının ardından 3 ila 7 gün içinde ortaya çıkan belirtiler arasında yüksek ateş, halsizlik, baş ve kas ağrısı, mide bulantısı, ishal ve baş dönmesi bulunuyor. Bazı vakalarda göz kızarıklığı ve vücutta döküntüler görülürken, burun ve sindirim sistemi kanamaları da sık karşılaşılan bulgular arasında yer alıyor. Kadınlarda ise uzun süren adet kanamaları görülebiliyor.

KENEYİ VÜCUTTAN ÇIKARIRKEN BUNLARA DİKKAT!

Vücuda yapışan bir kenenin hızlı ancak dikkatli bir şekilde çıkarılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Fışgın, çıkarma işlemi sırasında kenenin baş kısmının deride kalmaması gerektiğine dikkat çekti. Bir cımbız yardımıyla sağa sola oynatılarak çıkarılmalı, sonrasında antiseptik ile temizlenmeli. Keneyi öldürmek için çamaşır suyu kullanılabileceğini, parmakla ezmenin ise tehlikeli olduğunu vurguladı.

VÜCUDA SİGARA BASMAK KESİNLİKLE YANLIŞ!

Prof. Dr. Fışgın, halk arasında yaygın olan sigara bastırma, kolonya dökme gibi yöntemlerin kesinlikle uygulanmaması gerektiğini belirtti. Bu uygulamaların, kenenin taşıdığı mikroorganizmaların bulaşma riskini artırdığına dikkat çekti. Keneyi çıkarmakta zorlananların vakit kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurması gerektiğini söyledi.

14 GÜN BOYUNCA BELİRTİ TAKİBİ YAPILMALI

Riskli bölgelerde kene ile teması olan bireylerin, özellikle 14 gün boyunca ateş takibi yapması gerektiğini belirten Prof. Dr. Fışgın, bu süreçte halsizlik, bulantı, baş ağrısı, ishal ve kanama gibi belirtilerin de takip edilmesi gerektiğini ifade etti.

ETKİLİ KORUNMA YÖNTEMLERİ NELER?

Kenelerden korunmak için açık renkli, uzun kollu giysiler tercih edilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Fışgın, pantolon paçalarının çorap içine sokulmasının, ısırılabilecek alanları sınırlandırdığını söyledi. Ayrıca DEET içeren böcek kovucuların etkili olduğunu, bitkisel bileşenli ürünlerin ise yeterli koruma sağlamadığını aktardı.

Açık alanlardan dönüşte ilk iki saat içinde duş alınması ve kıyafetlerin yüksek ısıda kurutulması da öneriler arasında yer alıyor. Özellikle kulak arkası ve diz arkası gibi ince deri bölgelerinin kontrol edilmesi, erken teşhis açısından büyük önem taşıyor.

TEDAVİ MÜMKÜN MÜ?

Hastalığın erken evrelerinde antiviral ilaçlarla müdahale edilebildiğini aktaran Prof. Dr. Fışgın, tedavide en önemli faktörün destekleyici uygulamalar olduğunu vurguladı. Gerekli durumlarda kan ve trombosit takviyesi gibi tedavilerin, hastalığın seyrini doğrudan etkilediğini ifade etti.

Kaynak:İHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.