Türkiye'de cinsiyet değiştirme ameliyatı 30 kat arttı! "Karton bardak kullanan erkek kadınsılaşıyor" iddiası

Türkiye'nin doğurganlık oranı son yıllarda hızla düşerek 1,48'e kadar geriledi. Bu oran, nüfusun kendini yenilemesini sağlayan 2,1 seviyesinin oldukça altında bulunuyor. Uzmanlar ekonomik, sosyal ve yaşam tarzına bağlı etkenlerin bu düşüşte kritik rol oynadığını belirtiyor.

ŞAHİN'DEN TARTIŞMA YARATACAK AÇIKLAMALAR

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mükerrem Şahin, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede testosteron seviyelerinin düşmesinin genç erkeklerde davranış değişikliklerine yol açtığını ileri sürdü. Şahin, cinsiyet geçiş başvurularının arttığını iddia ederek Türkiye'deki artışın "Batı ülkelerinin çok üzerinde" olduğunu savundu.

Şahin, "Erkeklerde testosteron düştükçe kadınlara ilgi azalıyor" derken, bu iddiayı destekleyen bilimsel veriler ortaya koymasa da dünyada benzer eğilimlerin yaşandığını öne sürdü. Türkiye'de "erkeklikten kadınlığa geçişin 30 kat arttığını" söyleyen Şahin, durumu "endişe verici" olarak nitelendirdi.

"İŞLENMİŞ GIDALAR HORMON DENGESİNİ ETKİLİYOR" İDDİASI

Prof. Şahin, testosteronun düşmesinde beslenme alışkanlıklarının belirleyici olduğunu savundu. Cips, şeker, trans yağ ve işlenmiş gıda tüketiminin hormon dengesini bozduğunu iddia eden Şahin, kağıt bardak kullanımının da zarar verebileceğini söyledi.

"Bir erkek her gün kağıt bardaktan sıcak içecek içerse hormon dengesi bozulur" diyen Şahin, bu iddiasını destekleyen bilimsel kurumlara atıf yapmadı ancak okullarda bazı ülkelerde kağıt bardak kullanımına kısıtlama getirildiğini ifade etti.

"REHABİLİTASYON GEREKEBİLİR"

Şahin, hormon dengesizliklerinin gençler arasında psikolojik ve biyolojik etkiler yaratabileceğini savunarak devletin bu konuda kapsamlı politika geliştirmesi gerektiğini dile getirdi.

EN TARTIŞMALI ÖNERİ: "İLKOKULDA TESTOSTERON İĞNESİ"

Prof. Şahin'in en çok tepki çeken önerisi ise ilkokul çağındaki erkek çocuklara testosteron iğnesi yapılması gerektiğini söylemesi oldu. Bu öneri, tıp çevrelerinde yaygın kabul gören bir yaklaşım değil ve önemli etik, tıbbi ve bilimsel tartışmalara açık.