Prof. Dr. Osman Bektaş'tan İstanbul depremi açıklaması: Denizde 7'den küçük, karada 7'den büyük
Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, Marmara Denizi ve çevresinde beklenen depremlere ilişkin dikkat çekici bir analiz sundu. Sosyal medya üzerinden paylaştığı bilimsel verilere dayalı değerlendirmesinde, Marmara Denizi'nin altındaki jeofizik yapının, bölgedeki deprem büyüklüklerini doğrudan etkilediğini savundu.
SICAK MANTO, FARKLI DEPREM DİNAMİKLERİ YARATIYOR
Bektaş'a göre Marmara Denizi'nin altında, yerkabuğunun altındaki sıcak manto tabakası yüzeye daha yakın konumda bulunuyor. Bu durum, yer kabuğunu incelterek üzerindeki fayları zayıflatıyor ve sık sık küçük depremlerle enerji boşalmasına neden oluyor.
"Yaklaşık 10 kilometre kalınlığa inen deniz altındaki kabuk, daha az stres biriktiriyor. Bu nedenle burada oluşan depremler genellikle 7 büyüklüğünün altında kalıyor."
Bu görüş, 1963 Adalar (6,3) ve 1935 Marmara Adası (6,4) depremlerinin büyüklükleriyle de örtüşüyor. Her iki deprem de Marmara Denizi içindeki fay hatlarında meydana gelmişti.
KARADA FAYLAR KİLİTLİ: YIKICI DEPREMLER BURADA OLUYOR
Bektaş, denizin aksine karasal bölgelerde —örneğin İzmit çevresinde— yer kabuğunun daha kalın ve soğuk olduğuna dikkat çekti. Kalınlığı yaklaşık 17 kilometreyi bulan bu kabuk yapısı, fay hatlarının uzun süre kilitli kalmasına ve büyük stres biriktirmesine neden oluyor.
"Kilitli faylar, enerjiyi bir anda boşaltarak 1999 İzmit Depremi gibi 7 büyüklüğünü aşan yıkıcı depremler üretebiliyor."
1999 VE 1963 DEPREMLERİ TEORİYİ DESTEKLİYOR
Harita üzerinde yaptığı analizleri paylaşan Prof. Dr. Bektaş, teorisini tarihsel verilerle de destekliyor. 1999 yılında karasal alanda meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki Gölcük (İzmit) depremi, "soğuk ve kalın" kabuklu alanda gerçekleşmişti. Buna karşılık, Marmara Denizi içinde kalan depremler daha küçük ölçekliydi.
Bu gözlem, Marmara'nın altındaki jeofizik yapı ile deprem büyüklükleri arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor.
"RİSK BİTMEDİ, ANCAK DAHA İYİ ANLAŞILMALI"
Prof. Dr. Bektaş'ın açıklamaları, İstanbul ve çevresi için deprem riskinin sona erdiği anlamına gelmiyor. Ancak bu yeni bakış açısı, riskin niteliği hakkında daha net bir tablo sunarak, kamu kurumları ve yerel yönetimlerin önceliklendirme yapmasına katkı sağlayabilir.
“Doğru risk yönetimi için yalnızca nerede değil, nasıl bir deprem beklenebileceğini de bilmek gerekir. Marmara'daki jeofizik yapı bunu anlamamıza yardımcı oluyor.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.