Özgür Özel'den Malatya'da Erdoğan'a tepki: Terör örgütünün başıyla anlaştılar bizim belediye başkanları hala içerde

Özgür Özel'den Malatya'da Erdoğan'a tepki: Terör örgütünün başıyla anlaştılar bizim belediye başkanları hala içerde
CHP, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun 23 Mart’ta tutuklanmasının ardından başlattığı “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin 35’inci durağını Malatya olarak belirledi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Malatya'da toplanan kalabalığa hitaben yaptığı konuşmada hem İmamoğlu'nun tutuklanmasını hem de ülke gündemini değerlendirdi. Özel'in açıklamalarında özellikle 15 Temmuz vurgusu ve 19 Mart'ta yaşananlara yönelik ifadeleri dikkat çekti.

“19 MART’TA YAŞANANLAR BİR SİVİL DARBEDİR”

Konuşmasında "Bugün 35'inci mitingimizi yapıyoruz" diyerek sözlerine başlayan Özel, 19 Mart'ta yaşananları "darbe" olarak niteledi:

"Ne oldu 19 Mart'ta? Neden buna darbe diyoruz? Çünkü bu doğrudan milletin iradesine yapılmış bir müdahaledir. 31 Mart'ta halkın oyuyla seçilmiş bir belediye başkanına, yani Ekrem İmamoğlu'na karşı gerçekleştirilmiştir"

Özel, Türkiye'deki tüm darbelerin hedefinin iktidar olduğunu, ancak bu kez hedefin seçimle gelen muhalefet temsilcisi olduğunu vurguladı.

"15 TEMMUZ'DA MECLİS’TE HEP BİRLİKTE DİRENDİK"

CHP Lideri, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimine de atıfta bulunarak, o gece sergiledikleri tutumu hatırlattı:

"Biz 15 Temmuz gecesi hiç duraklamadan darbeye karşı Meclis'te direndik. Çünkü biz şunu iyi biliyoruz: Darbe, milletin iradesine yapılan saldırıdır. O gün iktidarın bize yaptıklarını bir kenara bırakıp demokrasiden yana tavır aldık."

"EKREM İMAMOĞLU’NA YAPILAN MÜDAHALE MİLLETİN TAKDİRİNEDİR"

Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu'nun yalnızca İstanbul'un seçilmiş belediye başkanı olmadığını, aynı zamanda halkın gönlünde Cumhurbaşkanı adayı olarak yer ettiğini söyledi:

"İmamoğlu, milletin teveccühüyle bir sonraki Cumhurbaşkanı olabilir. 19 Mart'ta yapılan müdahale de bu iradeye karşıdır."

ŞEHİT TEĞMENİN AİLESİNE TAZİYE ZİYARETİ

Özel, Malatyalı bir şehit teğmenin ailesini ziyaret ettiğini de belirtti. Meclis'te bu olayın araştırılması için girişim başlatacaklarını ifade eden Özel, sınırda görev yapan güvenlik güçlerine de teşekkür etti:

"Sınır boylarında görev yapan, terörle mücadelede gövdesini siper eden Mehmetçiklerimize bir kez daha minnet ve alkış borçluyuz."

"MURAT KURUM UTANMADAN SIKILMADAN TÖRENLER YAPTI"

6 Şubat depremi ülkemizi çok kötü şekilde yaralayan, 50.000'in üzerinde canımızı alan, her eve bir ateş, 10 şehre ateş düşüren bir deprem. İlk gün, deprem olduktan sonra ilk gece buraya geldim. İlk geceyi Malatya'da ateşin başında geçirdim. Ertesi sabah görüntüyü görünce depremin Malatya'da neler yaptığını gördüm. Ve Veli Ağbaba'nın mücadelesini, Cumhuriyet Halk Partisi örgütünün mücadelesini, aylar süren mücadelesini defalarca Malatya'ya gelerek, 45 gün kaldığım deprem bölgesinde 5-6 kez gelip görerek, milletvekillerimizin çalışmalarını görerek buradaydım.

O günlerde tüm Türkiye'de 650 bin konut yapılacaktı. Malatya'daki konut ihtiyacı da 101 bindi. O gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malatya'ya da Türkiye'ye de bir yıl içinde bütün konutları teslim etmenin sözünü verdi. Şimdi depremin üzerinden 2,5 yıl geçti. İstanbullunun İstanbul'u yönetmesine onay vermediği Murat Kurum'u tekrar bakan yaptı. Murat Kurum, geçtiğimiz günlerde 250 bininci konutu teslim ediyorum diyerek, 'Yapamazsın' dediler, 'Yapıyoruz' diye algı yöneterek, utanmadan sıkılmadan törenler yaptı.

"BİR YILDA BİTİRECEĞİZ DEMİŞLER, 2,5 YILDA KONUTLARIN YÜZDE 35'İ VERİLMİŞ"

Ey Murat Kurum, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözü bir yılda 650 bin konut. 2,5 yıl geçmiş, 250 bin konut. Konutların yüzde 38'i. Malatya'daki duruma bu sabah baktım. 101 bin konut sözü var, 35 bin konut vermişler. Bir yılda bitireceğiz demişler, 2,5 yılda konutların yüzde 35'i verilmiş.

AFAD'a göre 75 bin kişi Malatya'da konteynerda yaşıyor. İlk başta 125 bin kişiydi, 50 bini konteynerdan kurtulmuş, 75 bin kişi konteynerda yaşıyor. Doğru mu? Konteynerlar perişan durumda. Sağlık tehditte. Bu sıcağın altında 2,5 yıl sonra Malatya gibi şehirde 75 bin kişi konteynerda kalıyor. Bu Murat Kurum utanmadan teslim töreni yapıyor, milletten alkış istiyor.

"TÜRKİYE'YE SESLENİYORUZ MALATYA'NIN SESİNİ DUYUN!"

Her geldiğimde hatırlatıyorlar. Arguvan'ın Yoncalı Barajı 30 yıldır bitmedi. Diyorlar ki bu baraj yılda 750 milyon lira, neredeyse 1 milyar lira ekonomiye katkı sağlayacak ama halen daha bitmedi. Çiftçilerin zararlarının bir an önce karşılanması gerekiyor. Üreticilerin bankalara olan borçlarının faizlerinin silinmesi, ana paranın her derhal ertelenmesi gerekiyor. Elektrik ücretlerinde indirim yapılmalı, elektrik ücretinin ödenmediğinde derhal kesim işlemi durdurulmalı, eskiden olduğu gibi hasat dönemine bırakılmalı. Ama bu sene elektrik borçları ile ilgili mutlaka bir erteleme ve bunun için faizsiz bir kredilendirme yapılmalı. Çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV, KDV alınmamalı.

Ayrıca Malatya'da AK Parti'nin bir şampiyonluğunun acısı çekiliyor. Türkiye'yi dünya sığır ithalatçılığında birinci yaptılar. Malatya'daki besicileri perişan ettiler. Yetmezmiş gibi şap hastalığı da yüzde 50 ila 80 arasında et ve süt üretiminde sıkıntı yarattı. Bunun için derhal Malatya'nın çiftçisine de, besicisine de bu devletin sahip çıkması gerekiyor. Malatya'nın sesini duyurmamızı istedi arkadaşlar. Buradan, canlı yayında bütün Türkiye'ye sesleniyoruz: Malatya'nın sesini duyun!

"HEM TERÖRSÜZ HEM DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE'NİN ARKASINDAYIZ"

Ve bugün aslında çok tarihi bir gündeyiz. Erdoğan bugün tarihi bir açıklama yapacağını söyledi. Günlerdir açıklamanın yapılacağı salonun hazırlıklarını gösteriyorlar. 'Üç gün kaldı, iki gün kaldı'. Millet bugün döndü, kulağını açtı dinledi. Asgari ücrete zam açıklamadı. Emekliye zam açıklamadı. Memur emeklisine seyyanen zam vermedi. Atanmayan öğretmene müjde vermedi. Don gören çiftçilere bir ödemeden bahsetmedi. Demokrasiye döneceğim, adil bir yönetim yapacağım demedi. Erken seçim müjdesini vermedi. Ama döndü dolaştı, döndü dolaştı, kendi partisinin propagandasını yaptı. Efendim, PKK silahları yaktı, bundan sonra AK Parti, MHP, DEM birlikteyiz. Başkasını istemeyiz. Bundan sonrası Türkiye'nin yüzyılı dedi.

41 yıldır PKK terör örgütü var. 23 yılı Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidarında. Ya Erdoğan başbakan ya cumhurbaşkanı. Geldiği sene 2002'de sadece 7 şehidimiz var. Oradan aldı, yalan yanlış işler yaptı. 2015-16'da 530 şehidimiz var. Geçmişte çözüm süreci dediğinde 'CHP'yi istemem. MHP o zaman buna 'Apo'yla anlaştın' diyor, 'ihanet süreci' diyor. Bu Devlet Bahçeli'ye 'kan emici vampir' diyor'. Birbirleriyle çatışıyorlar. CHP'yi istemiyorlar. Arkasından 530 tane şehit veriyoruz. Sanki buralarda hiç suçu yokmuş gibi bugün çıkmış, 'Biz anlaştık, biz yapacağız, bu işlemden fayda göreceğiz' diyor.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yıllardır teröre karşıyız. Hem terörsüz hem demokratik bir Türkiye'nin arkasındayız. Biz barışın da, demokrasinin de teminatıyız. Biz hem terörsüz hem demokratik bir Türkiye istiyoruz. Karşımızda demokrasiye savaş açan, rakiplerini hapse atan, belediyelere kayyum atayan, seçilmiş siyasetçileri zindanlarda çürüten otokrat bir iktidar var. Bu anlayışla bu ülkeye demokrasi gelmez. Buradan, 'iç cephemiz güçlü olsun' diyenlere sesleniyorum, muhalefete zulmederek, zindanları siyasi tutsaklarla doldurarak yapamazsınız. Biz Saraçhane'de 7 gün, 7 gece bütün demokratlar birlikte direndik. Ümit Özdağ'a da özgürlük, Ekrem İmamoğlu'na da özgürlük, Selahattin Demirtaş'a da özgürlük dedik. Hep beraber yan yana, omuz omuza seçilmişlerin yanında durduk. Ama bugün, dün DEM Parti'yle görüştük diye bize terörist diyenler, belediye meclislerinde eski DEM'den bir belediye meclis üyesi var, kent ittifakı var, İstanbul ittifakı var diye belediye başkanlarımızı hapse atanlar, şimdi terör örgütünün başıyla oturdular, anlaştılar ama halen daha belediye başkanlarımızı içeride tutuyorlar.

"TÜRKİYE'NİN BİRİNCİ PARTİSİNİ KİMSEYE AŞAĞILATMAM. ALNINI KARIŞLARIM SENİN!"

Bugün, şunu açıkça gördük, Erdoğan, umut siyaseti yapamadığı için, tükenmiş olduğu için, perişan olduğu için, bir daha seçim kazanma ihtimali olmadığı için bir düşman arıyor. Yine düşman siyaseti yapmak istiyor. Erdoğan'a sesleniyorum, aç olanın karnını doyurmadan, işsiz olana iş bulmadan, dertli olanın derdini çözmeden korku siyasetine geçit yok. Yıllardır "Açsın, biliyorum. İşsizsin, biliyorum. Yoksulsun, biliyorum ama oyu bana vermen lazım. Yoksa vatanı böldürecekler, bayrağı indirecekler, ezanı dindirecekler" diye milleti bütün zorluklarına rağmen korku siyasetiyle kendisine oy verdirdi. Şimdi, orada yaptığı suçlamaları bugün hepsini unuttu. Yeni bir korku siyaseti, yeni bir düşman: Cumhuriyet Halk Partisi. Buradan Erdoğan'a sesleniyorum, durduğum yerden geri gitmem. Teröre de karşıyım, barışın da arkasındayım. Teröre de karşıyım, barışın da arkasındayım. Siyaseti sana göre yapmam. Gazi'nin partisini, Cumhuriyet Halk Partisi'ni, Türkiye'nin birinci partisini kimseye aşağılatmam. Alnını karışlarım senin!

"TÜRKİYE'YE MEZHEPÇİLİK ÜZERİNDEN, DİN SİYASETİ ÜZERİNDEN SANA HESAP YAPTIRMAYIZ"

Çıkmış Kürt, Türk, Arap. Kürt, Türk, Arap. Hesap, Kürtlerin temsilcisi DEM, Türklerin temsilcisi MHP. Bak bak bak. Arapların temsilcisi kendisi. Suriyelileri doldurdu, Arapların temsilcisi kendisi. Bir çatı kuracak. Çatıda vatandaşlık bilinci değil, ümmet bilinci olacak. Sünni Müslümanlık üzerinden yeni bir ittifak kuracak ve aklı sıra bunun üzerinden yeni bir ittifakla yürüyecek. Bugün çeşitli siyasi partilerden açıklamalar geliyor. Biz Kürt ve Türk'ün kardeşliğine, gözyaşının bitmesine, şehit gelmemesi için her şeyi yaparız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak durmamız gereken yerde dururuz. Ama Türkiye'ye bir ümmetçilik üzerinden, mezhepçilik üzerinden, din siyaseti üzerinden bu coğrafyada sana hesap yaptırmayız. Biz bu işi, biz bu işi, Türkiye ittifakıyla, nasıl Malatya'da, nasıl bütün Türkiye'de 31 Mart'ta sosyal demokratlar, muhafazakâr demokratlar, milliyetçi demokratlar, liberal demokratlar, sosyalist demokratlar, Kürt demokratlar el ele, omuz omuza, gönül gönüle seni nasıl yendiysek yine yeneceğiz.

"BÜTÜN CHP'LİLERE SESLENİYORUM, ASLA VE ASLA KORKMAYIN"

Buradan bütün CHP'lilere sesleniyorum, asla ve asla korkmayın! Efendim, yeni bir ittifak kurulur, orada hiçbir partiyi de hor görmeyin. Hiçbir seçmeni, hele hele Kürtleri sakın Tayyip Erdoğan'ın düşündüğü gibi ilkesiz insanlar diye düşünmeyin. Kürt kardeşlerimizin de, biz Türklerin de, Alevinin de, Sünninin de kendini nasıl tanımlıyorsa Laz'ı da, Çerkez'i de, Roman'ı da, bu memleketin vatandaşı ya, Misak-ı Millî sınırında ya, baş üstünde, baş üstünde! Ne Kürt taraftarlığı ne de bambaşka kimlik çatışmaları. Ben Türk milliyetçilerine de kurban olayım, ülkücülere de kurban olayım, muhafazakârlara da kurban olayım, Kürt kardeşime de kurban olayım. Tayyip Erdoğan düş yakamızdan.

"ÖZELEŞTİRİMİZİ YAPACAĞIZ. O NAMUSSUZU PARTİDEN ATACAĞIZ"

En sonunda, geçtiğimiz günlerde Manavgat'ta bir baklava kutusunun içinde paralar çıktı. Partinin genel başkanı olarak gördüm, başımdan kaynar sular döküldü. İki müfettiş, iki muhakkik görevlendirdim, yolladım. Ve sonunda iş ortaya çıktı. Önümüzdeki hafta partinin de ne yaptığını da göreceksiniz. Ama buradan ifade edeyim. Bizim kusurumuz yok mu? Var. O baklava kutusunu alan adamı vaktiyle belediye meclis üyesi yapmışız. Özeleştirimizi yapacağız. O namussuzu partiden atacağız. Suça bulaşan kim varsa yakasına yapışacağız.

"BİR AY BU NAMUSSUZLA BİRLİKTE ÇALIŞMIŞLAR! ELİYLE KOYMUŞ BULUYORLAR"

Dün bunu iddia ettim, bugün Manavgat Savcılığı bunu kabul etmiş. Dün iddia ediyordum, bugün gerçek anlatıyorum. Haziranın 3'ünde bu namussuzu yakalamışlar. Bolca kaçak içki ve ne olduğu belli olmayan bir tozla. Çıkacak onun ne olduğu. Yüzde 99 uyuşturucu. Bunu, almışlar kaçak içkiden, şüpheli paketten hiçbir şey yapmadan salmışlar. Sonra bir ay bu namussuzla birlikte çalışmışlar. Bir ay sonra odaya birini yolluyorlar. Polisle işbirliği yapabilir, rüşvet yakalansın. Oraya koyuyorlar, eliyle koymuş buluyorlar. Kendine söylüyorlar, rahat, güneş gözlüğünü saçına takıyor. 'Aç' diyorlar, eli titremeden açıyor. 'Göster' diyorlar, gösteriyor. Sonra biz, 36 saatlik görüntülerden görüyoruz ki bu adam polisler odasına girmeden odadan çıkıyor, koridorda polisle karşılaşıyor, polis alıp geri getiriyor, odaya sokuyor, 'Kapatın kapıyı' diyor, mevzu o dakika başlıyor.

Şimdi, başka işler yakalanıp kuyruğu kaptırınca, şimdi bu güya itirafçı, iftiracı olmuş. Söylediklerinden doğru çıkan olursa, hırsızlığa karışan kim varsa bizden çekeceği var, partiden çekeceği var.

"ÜÇ BELEDİYE MECLİS ÜYESİ İSMİ VERİYORLAR, AK PARTİ MANAVGAT'I ALSIN DİYE"

Ama işi şuraya getirmişler. Üç belediye meclis üyesi ismi veriyorlar, AK Parti Manavgat'ı alsın diye. Hepsi istifa etti. Bu sefer çağırdılar tekrar, dört belediye meclis üyesi ismi daha verdi, onları aldılar. Onlar da gözaltına giderken istifa etti. Bu sefer başvurdular: "Bu istifalar sayılmasın. Önce belediye başkanını seçelim, Manavgat AK Parti'ye geçsin, sonra öbürküler gelsin" diye.

Gece gündüz çalıştık. Dün gece YSK'ya başvurduk, yazıları aldık, Manavgat'taki çoğunluğu koruduk. Ama baklava kutusunun üstüne, hatırlıyor musunuz, ilk gece bütün AK Partili milletvekilleri, bakanlar hepsi birden baklava kutusu üstüne partimizin şanlı şerefli, atamızdan emanet altı okunu yapıştırıp paylaştılar. Neymiş baklava kutusu? Baklava kutusuna altı ok olmazmış. Çünkü üstünde ampul varmış, ampul varmış.

Buradan, şu kadarını söylüyorum: Dünya kadar yalan attılar, dört kişiden biri inanıyor. İki AK Partiliden biri Tayyip Bey'e inanıyor, biri Ekrem Bey'in masumiyetine inanıyor."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.