Özgür Özel'den asgari ücret çıkışı: Büyük bir sosyal kriz bizi bekliyor
TBMM Genel Kurulu’nda 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi ve 2024 Kesin Hesap Kanunu Teklifi görüşmeleri devam ederken, CHP Genel Başkanı Özgür Özel kürsüde önemli değerlendirmelerde bulundu. Ekonomik göstergelerdeki bozulmaya dikkat çeken Özel, özellikle asgari ücret ve emekli maaşlarına yapılacak artışların yetersiz kalması halinde toplumsal bir kırılma yaşanabileceğini söyledi.
Asgari ücretin yıl başında 17 bin liradan 22 bin liraya çıkarıldığını hatırlatan Özel, alım gücündeki erimeye işaret ederek, “Bugünkü koşullarda bu ücret 6 bin 600 lira eridi ve verildiği günün değerine göre 15 bin 500 liraya indi. Yüzde 25 zam planlandığından söz ediliyor. Eğer asgari ücret 27-28 bin liraya sabitlenir ve emekli hak ettiği düzenlemeyi alamazsa büyük bir sosyal kriz bizi bekliyor” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın ekonomiyle ilgili açıklamalarına da tepki gösteren Özel, tarımdaki “eksi büyüme” vurgusuna dikkat çekerek, “Eksi 12.7 büyüme olmaz, küçülme olur. Ekonomideki kötü gidişat ılımlı büyüme ifadeleriyle örtülemez. Bu tablo karşısında öz eleştiri beklemek en doğal olandır” diye konuştu.
Özel'in konuşmaları şöyle:
"Eskiden krallar, padişahlar vardı. Milletten ne alınıp ona ne verileceğine tek adamlar veya etraflarındaki dar bir zümre karar veriyordu. 12'nci yüzyılda ilk kez kralın vergiye tek başına karar vermeyeceği yazı altına alındı. 17'nci yüzyıla temsil yoksa vergi de yok itirazı damgasını vurdu. Devletin parasını nasıl topladığı, ne için harcadığı ve bunun hesabını nasıl verdiği konusu rejimler için ayrım noktasıdır, rejimler için nasıl bir rejim olduğunun en önemli göstergesidir, aynasıdır. Bütçe millet için yapılmıyorsa o zaman meclis sadece bir bina, genel kurul salonu adeta bir dekor, milletin varlığı sadece seyircilik, demokraside orada atılan repliklerden ileriye gitmez. Tiratlardan ileriye gitmez. O yüzden bugün burada konuştuğumuz şey sadece teknik bir metin, kalem kalem rakamlar gelir gider tabloları değildir. Öyle olmayacak.
ALLAH KİMSEYİ BÜTÇENİN HESABINI MİLLETE VERECEĞİ YERDE OLMA CESARETİNDEN MAHRUM BIRAKMASIN
Bütçe Kanunu kimlerin servetinin büyüyeceğine, kimlerin ekmeğinin küçüleceğine, kimlerin aslan payını alacağına, kimlerin kemer sıkacağına karar verilen siyasi tercihlerin yansıdığı metinlerdir. Bütçeyi hazırlayarak milletin işi ve aşı üzerinde siyasi tercihlerde bulunan iktidar sahiplerinin bu bütçeyi sahiplenmeleri gerekir.
Bu yönetim sistemi başladığında bu tek kişilik hükümet sistemidir, bakanlar artık atanmıştır, o yüzden meclise karşı sorumluluğu yoktur, Meclis'e karşı tek sorumlu Cumhurbaşkanıdır yaklaşımını hatırlatır, CHP 1 Ekim'de uğradığı haksız saldırılardan dolayı bir günlüğüne bir konuşmayı dinlemeye gelmedi diye Meclis'e saygısızlık yapıldı diyenlere bugün bütçenin gerçek, tek sahibi ve tek sorumlusunun Meclis'e gelip bütçesini anlatmak, savunmak, eleştirileri dinlemek yerine İstanbul'da olduğunu hatırlatmak ve Meclis'e saygı olacaksa bir ritüelin olduğu gün gelip bu kürsüden siyasi bir konuşma yapmakla değil gelip bu millete bütçenin hesabını vermekle olur. Allah kimseyi yaptığı bütçenin hesabını millete vereceği yerde olma cesaretinden mahrum bırakmasın.
EKİM AYI ENFLASYONU 71 ÜLKENİN YILLIK ENFLASYONUNDAN FAZLADIR
Türkiye bu yılı aslında 2018'den beri yaşanan çoklu krizlerin her anlamda ağırlaşan koşulları altında geçirdi. Ekonomide büyük propagandayla yaşananları örtmeye çalışanlar var. Türkiye bugün yüksek enflasyonda Avrupa birincisidir. Ekim ayı enflasyonumuz yüzde 2,55, dünyadaki 71 ülkenin yıllık enflasyonundan fazladır. Yoksullukta, işsizlikte Avrupa birincisidir Türkiye. Yüksek faizde Avrupa birincisi, dünya ikincisidir. Gıda enflasyonunda, dünya ortalamasının yedi katına sahiptir. Enflasyonun, işsizliğin, yoksulluğun girdabında sürüklenen Türkiye, dünyada en çok suç işlenen ülkelerden biri haline gelmiştir. Yargıya güven yüzde 20'lere düşmüştür. Bu veriler ne kadar doğruysa iktidarın yürüttüğü propaganda da maalesef o kadar gerçek dışıdır. 2025'te memleketin hali budur. 2026'nın böyle geçmemesi için bu bütçenin bir çare üretmesi beklenir. Bütçe görüşmeleri devletin de milletin de yeni yılı konuştuğu, daha iyisinin umulduğu, vatandaşın kulak kesildiği görüşmelerdir. Millet döner bu Meclis'e bugünlerde bakar. Baktığında ne gördü biliyor musunuz? 16,3 trilyon geliri 19 trilyon gideri olan yani daha ilk sayfasında 2,7 trilyon bütçe açığı verilen bir bütçeyi gördü. Bu öyle böyle bir açık değil.
TÜRKİYE VERGİ ADALETSİZLİĞİNDE DE AVRUPA BİRİNCİSİ
Bu açık, ekonomiyi şaha kaldıracağız diye yetkinin tek başına talep edildiği cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk bütçesinin tamamının tam iki katıdır. O bütçedeki açığın tam 22 katıdır. Bu rakamlar Cumhuriyet tarihinin rekorudur. Aynı şekilde faiz gideri yüzde 40'lık artışla 2,7 trilyon liraya çıkıyor. Cumhuriyet tarihinin en yüksek faiz gideridir. 2017 yılında 100 liralık verginin 10 lirası faize giderken, bu yıl 100 liranın 20 lirası faizi ödenecek.
Bütçenin yüzde 97,5'i yani neredeyse tamamı vergi gelirlerinden oluşuyor. Peki, bu vergi kimden toplanacak? Her 100 liralık verginin 63 lirası dolaylı vergi. Yani zengin fakir ayırmayan, fabrikatörden de fabrikadaki asgari ücretliden de aynı alınan vergi. Dolaylı vergi. Elektrikten, sudan, temel harcamalardan... Peki ondan sonraki büyük kalem? 100 liranın 25 lirası çalışanların maaşlarından kesilen gelir vergisi. Geriye ne kaldı? Yüzde 11 kar eden şirketlerin ödeyeceği kurumlar vergisi. Avrupa'da dolaylı vergilerin bu kadar yüksek, gelir vergisinin bu kadar fazla, şirketlerden alınan verginin bu kadar düşük olduğu bir başka ülke yok. Yani Türkiye vergi adaletsizliğinde de Avrupa birincisi.
YENİ YILDA HEP BİRLİKTE SANİYEDE 495 BİN LİRA VERGİ ÖDEYECEĞİZ
Yeni yılda hep birlikte saniyede 495 bin lira vergi ödeyeceğiz. Vergi gelirinin 8,5 trilyon lirası sadece ÖTV ve KDV'den alınacak. Peki bu ÖTV ve KDV kimlerden toplanacak? Bu ülkede temel tüketim ürünlerine ÖTV ödeniyor. Şaka gibi. Mutfak tüpünden tırnak makasından ÖTV alınıyor. Elektrikli süpürgeden, doğal gazdan ÖTV alınıyor. Evinizde harcadığınız her şeyden evinize aldığınız her aletten ÖTV harcanıyor. Ama pırlantadan, elmastan lüks kol saatinden alınmıyor. Lüks kol saatinin saatinden alınmayan, kayışından alınıyor. 50 bin dolarlık saatten değil, kordonundan vergi alınıyor. Yattan yüzde sekiz vergi alınırken cep telefonundan yüzde 50 vergi alınıyor.
Türkiye'de otomobil dediğiniz tekerlekli bir vergi dairesi. Vergisiz fiyatı 700 bin lira olan bir araç, ÖTV 564 bin lira özel tüketim vergisi, KDV 254 bin lira, üzerindeki teyitte radyo vardır varsa TRT'yi dinliyordur diye 5 bin 600 lira bandrol vergisi, toplam 700 bin liralık araca 824 bin lira vergi. Aracın fiyatı 1 milyon 524 bin lira. Yani bir araba kendisine alabilen vatandaş bir arabayı da devlete vermek zorunda bu ülkede. Sonra gidip marşa basmak için doldurduğu her litre depoda bin 340 lirada akaryakıta vergi ödeyecek. Bitmeyecek, ardından kasko yaptıracak vergi ödeyecek, trafik sigortası yaptıracak vergi ödeyecek.
12 MAAŞIN ÜÇ TANESİ VERGİYE GİDİYOR
Bu vatandaş çok önemli bir üniversiteyi bitirmiş, çabalamış, sınavlara, mülakatlara girmiş ve 73 bin lira maaşla çalışmaya başlamış bir beyaz yakalı olsun. Yıllık maaşı 876 bin lira ödediği gelir vergisi 200 bin lira. Yani 12 aylık maaşının üç tanesi gelir vergisine gidiyor. Eskiden bu genç iş bulduğunda mahallesinde soruyorlardı 'Ne kadara iş buldun?' Maaşı çok iyi değil ama yılda üç ikramiyesi var. '73 bin lira alacağım ama 15 maaş alacağım' diyordu. Şimdi ikramiye kalmadı ama 12 maaşın üç tanesi vergiye gidiyor ve dokuz maaşla geçinmek zorunda yıl boyunca.
Bugün gelir vergisinde ilk dilim 158 bin lira. Aslında bu ilk dilim her sene yeniden değerleme oranında artırılmalı. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından önce böyleydi. Yeniden değerlemede virgülden sonrasını almamak diye bir oyun buldular. Sonuç, eğer yeniden değerleme tam olarak yansıtılsaydı ilk dilim 415 bin lira olacaktı. 24 yılın sonunda 158 bin lirada kaldı. AK Parti iktidarının başladığı sene ilk dilim 21'inci asgari ücretten sonra başlardı. Şimdi altı asgari ücret sonra ilk dilim başlıyor. O yüzden 70 bin lira maaş alan bir beyaz yakalı şubat ayı maaşını aldığında dilim değişiyor ve bir üstteki dilime geçmeye başlıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.