İsrail’in İran’a saldırısı, ABD ile yeni bir kriz doğurabilir mi? Nükleer hamlelerdeki farklı hesaplar
İsrail, 13 Haziran sabahı “Yükselen Aslan” adlı operasyonla İran’ın nükleer altyapısını hedef aldı. Nükleer tesisler, üst düzey bilim insanları ve askeri unsurlar vurulurken saldırının kapsamı ve süresi belirsizliğini koruyor.
ABD yönetimi ise bu askeri hamleyi, Tahran’ı nükleer müzakerelere yeniden ikna etme aracı olarak değerlendirmek istiyor. Ancak İsrail, tam tersine nükleer anlaşmayı devre dışı bırakma çabasında. Bu karşıt hedefler, iki müttefiki aynı zeminde tutmakta zorlayabilir.
İSRAİL’İN STRATEJİK SINIRLARI
İsrail basınında yayımlanan analizlere göre, operasyon her ne kadar çok katmanlı olsa da başarıya ulaşmasının önünde ciddi engeller bulunuyor. İran’ın nükleer programı tek bir ekibe bağlı değil; yıllar süren birikimle şekillenmiş durumda. Ayrıca İran ordusu ve Devrim Muhafızları da tek bir komuta zincirine bağımlı değil.
Saldırıların nükleer programı yavaşlatacağı, ancak İran’ın uzun vadeli hedeflerini durduramayacağı vurgulanıyor. Özellikle 2015'te imzalanan nükleer anlaşmanın çökmesinden sonra İran, adım adım zenginleştirme faaliyetlerini hızlandırmıştı.
WASHINGTON VE TEL AVİV ARASINDA GERGİNLİK SİNYALİ
ABD Başkanı Donald Trump, yeni bir nükleer anlaşma için zemin ararken, İsrail’in bu anlaşmayı gereksiz kılmaya çalışması ciddi bir yol ayrımına işaret ediyor. İsrail’in askeri baskıyı sürdürmesi, Trump yönetiminin diplomasiyi önceleyen yaklaşımıyla çatışabilir.
İsrail’in operasyonu, bugüne dek sürdürülen bir dengeyi de bozmuş durumda. Analistlere göre, İsrail ilk kez ABD’nin doğrudan onayı olmadan bu ölçekte bir saldırıya girişti. Bu durum, Netanyahu ve Trump arasında yeni bir siyasi gerilimi tetikleyebilir.
“İRAN, ABD’Yİ DE HEDEF ALABİLİR”
Eğer İsrail saldırıları rejimin iç istikrarını tehdit edecek noktaya ulaşırsa, İran’ın tepkisinin sadece İsrail’le sınırlı kalmayabileceği belirtiliyor. Tahran’ın, ABD'yi de hedef alması ihtimali göz ardı edilmiyor.
Bu nedenle İsrail'in operasyonları, “meşru hedef” sınırında kalmaya özen gösteriyor. Kritik sivil altyapılar yerine nükleer ve askeri tesisler hedef alınırken, halk ayaklanmasını tetiklemekten kaçınıldığı görülüyor.
ORTAKLIKTA BİR KIRILMA EŞİĞİ Mİ?
Analizde, “eğer tüm nükleer tesisler yok edilmezse, saldırının başarı olarak kabul edilip edilmeyeceği konusunda ABD ve İsrail’in aynı fikirde olmayabileceği” vurgulanıyor. Trump, yeni bir anlaşmayı diplomatik bir zafer olarak yorumlarken, Netanyahu için bu bir başarısızlık sayılabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.