DEM Parti sözcüsü: Barış için herkes sorumluluk almalı
Basın toplantısında konuşan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, söz konusu törenin tarihsel bir anlam taşıdığını belirterek, "Barışın sağlanabilmesi için siyasi iradenin ve demokratik yöntemlerin güçlendirilmesi gerekiyor" dedi. Doğan, sürecin ilerleyebilmesi adına tüm taraflara sorumluluk çağrısında bulundu.
“HUKUKİ ZEMİN OLUŞTURULMALI”
Siyasi çözüm için uygun bir hukuki çerçevenin şart olduğunu vurgulayan Doğan, barışçıl bir gelecek adına diyalog ve müzakere ortamının sağlanmasının kaçınılmaz olduğunu ifade etti. “Bizler barışın ve demokratik siyasetin gücüne inanıyoruz” diyen Doğan, toplumun geniş kesimlerinin bu süreci desteklediğini belirtti.
Doğan'ın açıklamaları:
11 Temmuz'dan döndük. Hepimizin unutamayacağı, farklı etkileriyle hatırlayacağımız bir gün yaşandı. O gün oradaki tanıklığımız, bugün MYK kurulumuz, bazı vekil arkadaşlarımız, eş genel başkanlarımız, hak savunucuları, siyasetçiler, gazeteciler ve gelen herkesle birlikte tarihi bir güne şahitlik etti.
15 kadın ve 15 erkekten oluşan, 30 kişilik grup kendi iradeleriyle silahlarını imha ettikleri tarihi anın tanıklığıyla buradayız.
MYK’mız şu dakikalarda hâlâ bu konuyu görüşüyor.
Bu konuda emek veren herkese teşekkür etmeyi çok önemli bir borç biliyoruz. Katkı sunan tüm taraflara teşekkür ediyoruz.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne de, sürece dair sundukları zemin, gerçekleştirdikleri görüşmeler ve kararlılıklarından dolayı teşekkür ediyoruz.
Parti fark etmeksizin gördüğümüz mesaj şu: Herkes, ama herkes bu sürecin ivme kazanmasını, Türkiye’nin demokratikleşmesini istiyor. Barış istiyor. Bu savaşın son bulmasıyla herkes sorumluluk üstlenmeye hazır olduğunu belirtiyor.
Yakılarak imha edilen bu silahlar, Ortadoğu’nun ateş çemberinden geçtiği bir dönemde yapılıyor. Bunun bölgesel etkileri olacak; bunun da farkında olmak gerekiyor.
Sayın Öcalan da ifade ediyor, diyor ki: Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyoruz. Silahın değil, demokratik siyasetin gücüne inanıyoruz.
Bunun etkisini biliyoruz, yaratabileceği gücün ve toplumsal dayanışmanın etkilerini biliyoruz. Bu nedenle buna sımsıkı sarılmalıyız diyoruz. ‘Tarihi bir fırsat’ tanımlaması yapıyoruz."
Bu nedenle de herkes için eşit ve ayrımsız bir hukuka ihtiyacımız var diyoruz. Kim olursa olsun herkesin hukukla kendini güvende hissettiği bir Türkiye, hepimizin ortak teminatı ve ortak buluşma noktasıdır.
Kadınları, gençleri, ezilenleri, işçileri, emekçileri, kendini yok sayılmış hissedenleri bekliyoruz. Bizim durduğumuz yer apaçık belli. Biz Türkiye'de eşit kardeşlik hukukunun inşa edilmesinin gerektiğini düşünen bir partiyiz. Bu hukuku ancak birlikte inşa edebiliriz.
11 Temmuz günü yakılan ateşin barış ve umut ateşi olması hepimizin umudu olmalıdır. Bundan sonra ne yapılacak?
O gün orada, o metni okuyan, KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı olarak ilk ateşi yakan, parlayan kişi Besê Hozat’tı. En sonunda ise Barış ve Demokratik Toplum Grubu olarak o metnin okunmasını tamamladılar. 'Siyaset yapmak istiyoruz' diyorlar.
Peki nasıl? Bunun hukuki zemini, yasal düzenlemeleri nasıl oluşturulacak? Bunun hazırlığını yapmaktan, karar almaktan çekinmemeliyiz. Herkesi bu sorumluluğu almaya davet ediyoruz.
Siz sormadan ben yeniden açıklayayım, yarın İmralı Heyeti, Adalet Bakanı ile görüşecek. Ardından Gelecek Partisi ile görüşmeler olacak. Yine yarın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşülecek. 17 Temmuz günü ise CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile görüşecekler.
Tüm bu ziyaretlerin ardından heyet, İmralı’ya gitmek için hazırlık yapacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.