Türkiye-İran ilişkileri: 500 yıllık rekabetin gölgesinde denge arayışı

Türkiye-İran ilişkileri: 500 yıllık rekabetin gölgesinde denge arayışı
Ankara ile Tahran arasındaki ilişkiler, geçmişten günümüze karmaşık bir denge ve rekabet ekseninde şekillendi. İsrail-İran gerilimi ve Gazze kriziyle birlikte Türkiye’nin tutumu yeniden dikkatleri bu tarihi ilişkiye çevirdi.

Türkiye-İran ilişkilerinin temelleri, Osmanlı-Safevi çekişmesine dayanıyor.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Sünni İslam anlayışı ile Safeviler’in Şii temelli Pers devleti arasında ideolojik ve politik bir mücadele yaşandı.

Bu mücadelenin dönüm noktası, 1639 yılında imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması oldu. Savaşlar sona erse de, rekabet diplomasiye evrildi.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE YAKINLAŞMA VE GERİLİM ARASINDA

Türkiye Cumhuriyeti ve İran, 20. yüzyılda benzer modernleşme çabaları içinde yer aldı.

Atatürk ve Şah Pehlevi, ülkelerini dış müdahalelere karşı koruma noktasında ortak yaklaşımlar geliştirdi.

1934’te Şah Pehlevi’nin Türkiye ziyareti ile başlayan süreçte, ikili ekonomik ve siyasi işbirlikleri arttı. Ancak bu yakınlaşma, her zaman tam bir uyuma dönüşmedi.

MEZHEP FARKLILIĞI VE BÖLGESEL NÜFUZ MÜCADELESİ

İki ülke, Sünni-Şii ayrımının ötesinde, Ortadoğu’da en etkili aktör olma mücadelesi veriyor.

Türkiye’nin Suriye’deki muhalefete, İran’ın ise Esad rejimine verdiği destek, bu rekabetin en açık yansıması oldu.

Irak, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerde de Ankara ve Tahran zaman zaman farklı kamplarda yer aldı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.